bazenöyleolur

Kendimi bile çizmiştim kahraman olurum umuduyla.

‘Sıcak Çikolata & Müzik’ Kategori Arşivi

Biraz da bu taraflara..

<a href="http://www.youtube.com/watch?v=Yv6_kKzvAdc?hl=en"><img src="https://i0.wp.com/www.bazenoyleolur.com/wp-content/plugins/images/play-tub.png" alt="Play" style="border:0px;" data-recalc-dims="1" /></a>

.
Başlangıçların sonları, sonların da başlangıçları var diye kendimi kandırıyorum. Aynı kapıya giden onca dönemeçli yol birbirine dolanıyor. Ben hala neyi ne zaman yapacağımı kestiremiyorum. Planlamaya başladığım zaman zaten her şey elime yüzüme bulaşıyor. Hangi sonun başlangıçlarında bıraktım kendimi? Nerede o beklenen başlangıçlar?

Bilemiyorsun değil mi? Ben de bilemiyorum. Çoğu zaman tası tarağı toplayıp çekip gitme isteği ile yanıp tutuşuyorum. Daha nereye gideyim ulan daha ne yapayım diye kendime sinirleniyorum. Elden bir şey gelmiyor. İşte elden bir şey gelmediği anda tirbuşonu bulup açıyorum şarkıyı. Sanki böyle daha her şey yolunda gibi. Biraz da bu taraflara doğru yudumlayalım.

Kırmızı battaniyemin altına girip bitap düşene kadar ağlamak istiyorum. Nedeni yok. Çünkü gözyaşı çok asildir. Dünümüzü bugünümüze katıp beraber ağlayalım istiyorum. Çok şey istiyor olamam. İnsan sevdiklerini özlüyor. Çok özlüyorum be sevgili okur.

Ayak üstü atıştırmalık bir öğle yemeğinden daha çok, özenle hazırlanmış bir akşam yemeği gibi sıcak olan adam yine hayatımda.

Öylece aldım ve sımsıkı sarıldım.

Sonra her şey geçmesin.

Ne Diyorduk Maria?

<a href="http://www.youtube.com/watch?v=2bosouX_d8Y?hl=en"><img src="https://i0.wp.com/www.bazenoyleolur.com/wp-content/plugins/images/play-tub.png" alt="Play" style="border:0px;" data-recalc-dims="1" /></a>

Uzun zamandır dinlemedim bu şarkıyı. En son müzik blogum kapatılmadan birkaç gün önce dinlemiştim. Yine bir geceydi ve ben yine büyüsüne kapılıp gitmiştim. Şimdi izlediğim bir dizinin bir sahnesinde daha girişinden tanıdım. Böyle yine biraz parça parça oldum. Şarkıyı dinlemek için sahneyi geri aldım. Sonra da yoo yoo dinlemeyeceğim dedim.

Sonuç bu! Saatlerdir dinliyorum. 

Bu şarkıyla beraber müzik blogumu ne kadar çok özlediğimi anladım. Bütün arşivimi orada gizlemek, istediğim zaman playliste almak ve sevilen eş dostla paylaşmak… Hiç kopamayacağımı düşündüğüm şeylerden ne olduğunu bile anlamadan kopmuş ve parçalanmış oluyorum. Zaman geçiyor, bizler değişiyoruz ve bu değişime farkında olmadan alışıyoruz.

Eski bloglarım ve bu blogumla birlikte bütün değişimleri birlikte yaşadık. Bakıyorum da bu blogumun doğum günü yaklaşıyor. Erken doğum günü hediyesi olarak bu şarkıyı buraya yerleştiriyorum.

Bütün kıymet bilenlere de armağan olsun bu şarkı.

Kalbimle. 

Özlemek Aslında Biraz Da Dokunamamak…

<a href="http://www.youtube.com/watch?v=CxbbdobrVro?hl=en"><img src="https://i0.wp.com/www.bazenoyleolur.com/wp-content/plugins/images/play-tub.png" alt="Play" style="border:0px;" data-recalc-dims="1" /></a>
.
Aslında çok zormuş.

Hiç de öyle sanıldığı gibi kolay değilmiş. 

Geldiğimden beri devamlı telefonda görüşüyorduk ama skype yapmak bir türlü kısmet olmamıştı. Tartışmalar, kavgalar gürültüler alışma sürecinde eksik kalmıyor ki bir türlü. Bugün artık skype da oldu. İyi mi oldu kötü mü oldu hiçbir zaman bundan emin olamayacağım. Emin olduğum tek bir şey var; içimde ne kadar çok biriktirdiğim ve gizlediğim şeyler varsa gün yüzüne çıktı.

Görüntülü konuşma yaparken önceliğim kendime bakayım, nasıl çıkıyorum, ayy saçım nasıl, şurası böyle mi diye defalarca karşımdakine bakmak yerine kendime bakardım. Hatta hepimiz bunu yapıyoruz. Ama bu sefer öyle olmadı. Gözlerimi kırpmadan saatlerce ekrana baktım. Gamzesini, gözlerini kırpışını, gülümseyişini… Hiçbir mimiğini kaçırmak istemedim ve o anları dondurmak istedim.

Ağladım ve sanırım ağlamaya devam ediyorum. 

Çok özledim. Gülümserken eğilip saçlarını karıştırmayı çok istedim. Tüm huysuzluklarına ve tüm huysuzluklarıma rağmen özlem bizi başka bir noktaya getirdi. Bilmiyorum belki Türkiye’de olsam, belki yanında olsam bu kadar yoğun duygular içinde olmazdım. Ama araya mesafeler girince o küçücük bir mimiği bile öyle değerli hale geliyor ki çıldıracak gibi oluyorum.

Ben konuşmadım, o konuşsun istedim. O anlatsın ben de öylece izleyeyim. Çok büyük sorunları vardı. Mutfağı savaş alanına çevirmişti. Ev ise bıraktığım ev değildi. Her yer darmadağın olmuş ve canı hiçbir şey yapmak istemiyordu. İşte o an sarılıp uyumalıyız dedim içimden. O ise anlatıyordu, komşulardan bahsediyordu. Emin değilim o arada bir şeyler daha anlattı ama ben de sadece onu izliyordum. Sigarayı tutuşunu, üfleyişini ve o ciddiyetini…

Kaç sigara yaktı bilmiyorum. Zaten ben gittiğimden beri salonda sigara içer olmuş. Balkona çıkmaya üşenirken azalttığı sigara iki katına çıkmış. Ama o kadar tatlıydı ki onu bile diyecek fırsat bulamadım. Kameranın ilk açıldığında birbirimizi gördüğümüzde o heyecanı düşündüm. Neredeyse bir sigara da benim için iç diyecek noktada olduğumu fark ettim. Bir yandan gözlerimi siliyorum, bir yandan konuşuyorum.

İnsan tuhaf oluyor, her şey böyle eksik gibi. 

Yeni bir şey denediğim zaman aklıma geliyor. Yeni bir şeyler denemediğim için hep kızardı. Şimdi bu halimi görse çok mutlu olurdu diye düşünüyorum. Beğendiğim ne varsa da onun görmesini, tatmasını, duymasını istiyorum. Hiçbir şeyden istediğim o zevki tam alamıyorum. Onun ise tek sıkıntısı şu oluyor. “Yeni bir şeylerin içerisinde ya ben eskiyip gidersem…” Dile getirmedi ama anlıyorum. Bu yüzden daha çok elini tutmak istiyorum ama olmuyor. Teknoloji henüz buna izin vermiyor. Bilse ki ben hep yarım kalıyorum, belki o kadar endişe etmez.

Mesafeler belki de bize iyi gelmiştir diye düşünüyorum ama sonra mesafelerin Allah belasını versin, hani tüm kıtalar birbirine yakındı. Hani sınırsız tek Dünya projeleri diye küfür ediyorum.

Onu çok özledim, sevgili okuyucu.

Bunu dediğime şaşırıyorum ama o kavgalı gürültülü günlerimiz meğersem ne güzelmiş.

Benim düzenli olarak eşya toplama ritüelim, kapıları çarpıp çıkmalarım, şunun kadar değerim yok diye yakarışlarım, sonra onun sakinleştirmesi, affedişlerim, onun affetmeleri ve sonunda sarılıp uyumalarımız…

Öyle güzel ve değerliymiş ki insan hepsinin kıymetini gerçekten elinden yitirince anlıyor.

Çok özledim. 

Kendimi şarkılara vurdum. 

Riyakâr

<a href="http://www.youtube.com/watch?v=uO3IG-oRpis?hl=en"><img src="https://i0.wp.com/www.bazenoyleolur.com/wp-content/plugins/images/play-tub.png" alt="Play" style="border:0px;" data-recalc-dims="1" /></a>

İnsanlar çok acayip. Çok ilginç bir yapımız var. Mesela çok arsızız ve bununla birlikte riyakâr bir tavrımız var. Hayatta hiçbir şey bizden önemli değil ve hiçbir şeyin kendi isteklerimizin önüne geçmesine izin vermiyoruz.

Uzaktan izliyorum. Böyle samimiyetsiz ve mide bulandırıcı bir ortamda nasıl insanlar nefes alabiliyor anlam veremiyorum. Birbirlerinden ölesiye nefret ederken hangi çıkarlar doğrultusunda birleştiklerini ve nasıl arsızlaştıklarını tartmaya çalışıyorum. Kendimce bir sınır belirliyorum ve en azından o sınırda kalabileceklerini düşünüyorum. Kalmıyorlar a dostlar. Her geçen gün biraz daha yüzsüzleşip değerlerini satıyorlar.

Şaşırıyorum. Nasıl bu kadar karakterlerinden ödün verip hayatlarına hiçbir şey olmamış gibi devam edebiliyorlar, anlamıyorum. Bu kadar bencil, ikiyüzlü ve samimiyetsiz olmak zorundalar mıydı merak ediyorum.

Önce mideme yüksek şiddetli oranda kramp giriyor . Midem bulanıyor. Uzaklaşıyorum. Sonra da hepsini siktir ediyorum.

En temizi ve en anlamlısı.

Şarkının tadını çıkartalım.

Şarkı.

(Buradaki şarkı zımbırtısı bozulmuş.)

Elimdekileri bırakıp sadece şarkıyı dinlemeye başladım.
Yarım kalmış gibi değil mi? Eksik gibi.
Uykum var. Direniyorum.
Nescafe içip tek uykusu gelen insan ben olmamalıyım.
Kitapta bir cümle düzeltip saatlerce bir şey yapmıyorum.
Şarkıdan şarkıya geçiyorum, şu dakikalar.
Hüzünlerim yine mutluluklarımdan gebe kaldı.
Elimde değil.
Aklıma geliyor.
Çıktığı varmış gibi.
Susuyoruz genellikle.
Konuştukça kıracakmışız gibi.
Şimdi biz sustuğumuz için çok daha fazla kırmadık mı?
Anlamadın.
Ben de.
Gidelim.
Her şey çok anlamsız ama bu çok anlamlı.
Şarkı yani sen.