bazenöyleolur

Kendimi bile çizmiştim kahraman olurum umuduyla.

‘Kadınsal Krizler’ Kategori Arşivi

Alabora

wallpaper-2856134

Farkında olduğum hâlde anlamamazlıktan gelmeye başladığım dönemler büyük sıkıntı yaratıyor. Düşünsene; biliyorsun, görüyorsun ve duyuyorsun. Ama hala hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyorsun. Gelip de biri sormuyor; “Tuğba, hangi yola kiminle çıkıyorsun kuzum?” diye. Sorsalar ne cevap verirdim, kestiremiyorum. Zaten ne kadar hazırlanırsam hazırlanayıp o an cevabım bambaşka olurdu zaten.

Hala hazırlık yaptıktan sonra o hazırlığa uymayı kendime alışkanlık edinemedim. Elimde değil. Hayat çok fazla değişiyor. Bir gün önce yaptığın hazırlık, iki gün sonrasını tatmin etmiyor. Yetersiz kalıyor ya da bazen çok şatafatlı…

Yol diyordum; yolunu da yol arkadaşını da iyi seçmek gerekiyor. Sekteye uğratıldığın her gün biraz daha su alıyorsun. İlk zamanlar yavaş yavaş dolan suda yüzmeyi düşünürken en son anakaranın ucu görünürken batmaya başlıyorsun. Çok yaklaşmıştık bu sefer, gelmek üzereydik, bitiyordu diye feryat ediyorsun ama nafile. Boşuna debeleniyorum. O ilk farkındalığı sahiplenmediğim için hepsi müstehak bana.

Biliyorum; bunları diyeceğim. Yine biliyorum ki su alan gemiyi boşaltmak için kovalarla çaba harcayacağım. Ama sonra öyle bir nokta var ki yakmışım bütün gemileri diyerek sadece önüme bakacağım. İşte kestiremediğim olay da tam olarak burası sanırım. Küçük bir yangın büyüyüp herkesi alev alev yakacak mı yoksa yine ben kendimi yakmaya devam mı edeceğim. Bilemiyorum.

Ben her defasında yola çıktığım insanları seçmekte zorluk yaşadım. Bu yüzden seçmeyi bırakıp kim varsa onunla devam ettim. Hâl böyle olunca batmak da yüzmek de çıkmak da hepsi bir arada gerçekleşiyor. Belki kendi yolumun tek yolcusu olsaydım; bu kadar yıpranmaz, bu kadar kırılmaz ve bu kadar öfkelenmezdim.

Bunların hepsi birer varsayım.

Varsayımlar üzerine yaşamaya başladığım an hayat tepsiyle önüme belirsizlikleri sunuyor. İşte o zaman köşeme çekilip kitap okumak istiyorum, şarkıların tadını çıkartmak ve bol bol yazmak…

Kimbilir, belki de hala hamakta sallanmak istiyorumdur.

Yataktan Çıkmama Sorunsalı

Bugün hiç mi bir şey yapmak istemez insan? İstemiyorum. Bırakın beni yataktan çıkmadan saatlerce okuyayım istiyorum. Sözde sabahın köründe sinemaya gidecektim. Hayır, benim gibi bir insan sabahın köründe kalkıp hazırlanıp sinemaya yetişebilir mi? Hayır tabikisi.

Bir de gece mesaj geliyor 11:30′da film başlıyor, 5 dakika da önce orada olacağız ohoooo. Benim orada olabilmem için evden 40 dakika önce çıkmam gerekiyor. 40 dakika önce evden çıkmam içinde saat kaçta kalkmam gerekiyor, hesaplayamadım. Neymiş toplantı varmış ona yetişecekmişiz. Neden bunu akşam seansı yapmadık bilmiyorum. Yine 10 gibi kalktım ama ben kalktıktan sonra yatakta keyif yapmadan asla kalkamıyorum. Bu resmen bir alışkanlık, bu resmen hayatımın bir parçası oldu.

Mesaj attım, gelmeyen var mı diye; gitmeyeceğim ya ayak yapacağım. Yer mi bunu bizim Ozan? Yemedi. Aman kalk gel ne olacak, 1 saatlik uyku için saçmalamayacakmışım falan derken bir de diğerlerine haber vermiş. Ayıp ya nasıl iki dakika da duyurdun. Yediğim triplerin haddi hesabı yok. Ne olacakmış gelseymişim. Ben de istiyorum gelmek, istemiyor değilim. Hatta böyle toplantı öncesi kafamı dağıtmış, planımı çıkartmış olurdum. Ama yok işte canım yok. Tabi anlaşıldığı gibi gitmedim, hatta ben o zamandan beri yataktan çıkmadım.

Hayır niye böyle oluyor, anlamıyorum ki. Sabah eğer keyfi bir şey yapacaksam sırf bu kalkamama durumundan dolayı vazgeçiyorum. Bir de bunu uykulu bir hâldeyken yapıyorum. Mesela 2 hafta önce sabahın köründe uykumdayken ben bu iş görüşmesine gitmeyeyim diye karar verdim. Böylece uyanıp yataktan çıkmadım. Kızlara da sözüm olduğu için akşama İstanbul’a geçer, biraz eğlenir sabahı dönerim diye plan yaptım. Resmen uykuluyken her şeyden vazgeçiyorum. Bugün de gitti sinema keyfi. Sanırım bu duruma en çok İlker sevinecek. Gece proje yaparken bana trip atmış ki eminim gecenin yarısına kadar internette fink attı sonra mecbur projenin başına bir iki saat döndü. Sanki gece 1′den sabah 7′ye kadar aralıksız proje yaptığına inanacağım. :))

Şimdi kalk, hazırlan, dosyaları toparla fakülteye git, orayı organize et, sonra şenlik toplantısı için SKS’ye göstermelik çalışmalar sun, bu arada rektörlükten belediyeye gidecek dilekçeyi de hala halletmedim. İşte sonra bunların hepsini bitirip merkeze in, ev için alışveriş yap sonra hopp tekrar eve çık. Allah’ım ben şurada günlerce yatsam nolur? Her şeyi bırakıp bunalıma girsem çok güzel olmaz mı?

Şöyle küçük bir sahil kenarında olacaktım, ayağıma soğuk su şıpıdım şıpıdım çarpacaktı, güneş yüzümü yakacaktı ve ben saatlerce kitap okuyacaktım. Bir de halime bak, yataktan çıkamıyorum. Hayır, önceden yatakta ne güzel alışveriş de yapabiliyordum. Kartlarımı tepeleme doldurduğum için İlker bir şey alacakken o kadar çok söyleniyor ki “iyi ya iyi” diyerek kartları benden uzak yerlere fırlatıyorum. Neyse önümüzdeki ay kartları boşaltıp tekrar doldurayım. Hayatıma biraz renk gelsin azıcık aksiyon yaşayayım. :))

Bir de mutluluk kutusu projesi  için Çarşamba merkeze indiğimde bir iki şey bakmak istiyorum. Aklımda onları bile belirledim. Ufacık tefecik içi dolu bir sürü hediyecik olacak. İlker de bir sürü fikir verdi. Bir de tutturdu eşleştirme çekilişini beraber yapalım diye. Bir de katılanların çoğunu tanıdığı için eğlence çıktı ona da. İlker’in ve benim çektiğimiz eşleştirme videosundan ne kadar hayır gelecek, göreceğiz. :))

Bu sabahımızın şarkısı olsun; tık. Bu adamın mimiklerini yerim ya yerim.