bazenöyleolur

Kendimi bile çizmiştim kahraman olurum umuduyla.

juin 2015 Arşiv

Durdum durdum Carrie oldum.

Türkiye’ye gittim ve sonra Carrie olarak geri döndüm.

İzmit’te gözlerim yaşlı yaşlı sokaklarda gezerken ve alışveriş çılgınlığına kendimi kaptırmışken bir an durdum ve ben bu sahneyi nereden hatırlıyorum diye kendime sordum. CARRIE diye içimden çığlık attım. Bilmiyorum o an sesli de söylemiş olabilirim.

İzleyenler bilir ama yine de şöyle kısa bir özet geçebilirim. Final sezonundan 2 bölüm önce Carrie Paris’e sevgilisinin yanına gidiyordu. Ancak beklediği ve istediği gibi birlikte vakit geçiremiyorlardı. Sevgilisi kendi işlerini yaparken Carrie boş boş Paris sokaklarında geziyor ve alışverişin dibine vuruyordu. Sonra bir yere oturup ağlayarak insanları izliyordu.

Aha da ben!

Tabii ki şehrin Paris olmasını tercih ederdim ama elimizde İzmit vardı. Planlanan ya da istenen hiçbir şey olmadığı gibi şehir de Paris olamazdı zaten.

Ben böyle bir yazıya başlamışım bundan 20 gün önce ama sonra yazıyı yarım bırakmışım ve tamamlamamışım. Düşündüm de tamamlamadığım ne kadar çok yazı, ne kadar mesele, ne kadar çok yaşam var. Her şey yarım, her şey biraz eksik ve her şey kendi halinde. O halde en azından son yazıyı tamamlayayım diye düşündüm. Sonra da fark ettim ki son yazı da nasıl desem bir ruh hali içerisinde yazmaya başlamışım ve şu anda inanın en son girmek istediğim ruh hali.

Sonra da işte böyle romanın gidişatını bozup kendi yorumunu yapan yazarlar gibi ben de hayatımın bir karesini dondurup hayatıma dair yorum getiriyorum. Yazılacak ve anlatılacak çok şey var ama biliyorum ki her seferinde araya girip bölmem gerekecek. İşte bu yüzden bir türlü anlatmaya başlayamıyorum.

Tabii ki eski yazma enerjimi kazanmam yönünde fikirleriniz ve önerileriniz varsa şevkle dinler ve hayata geçirmeye çalışırım.

Beni terk etmeyin.

Şimdi ben gidip Fransızca çalışayım.

Au revoir!