bazenöyleolur

Kendimi bile çizmiştim kahraman olurum umuduyla.

Nevrotik Kırıklar

Zamansız kırılan şeyler iç acıtıyor. Hediye edilecek olan kristal şarap kadehinin, hediye paketi yapılırken kırılması ya da her şeye hazır bir kalbin tuzla buz olması gibi. Yaşam bizi her zaman kırmızı balonlarla sürprizlere maruz bırakmıyor, damağımızda acı tat bırakacak bir aramoyla bizi beklenmedik bir anda tartıyor. Terazinin kefesinde; acının ve zevkin birleşip dudaklarınıza değmesiyle, gözlerimizden yağan yağmurlar bir oluyor.

Lütfen, rica ediyorum tadı damağımda kalan şarabı, parçaları avuç içimi kanatan aramoyla kıyaslamayınız. Çünkü farklı şeylerden bahsediyor, farklı şeyler dile getiriyorum. Hatta gün gelir de dile gelir diye; herkesin sakladığı o baklayı, dilimin üzerine çıkartıyor ve sıcak bir şarap ile içimin derinliklerine gönderiyorum. Bulunmasını istediğimde bile iç kanamalar geçirtecek ve nevrotik soluklanmalara neden olacak düşüncelerimin; antidepresanlarla uyuşmasını seyre dalıyorum.

Bir. İki. Üç.

Sus, şimdi.

Ahh, bu bloggerdan bozma yazar bozuntusu, bir gece vakti; iç kanamalarını şarapla deşerken sargı bezleriyle hayal kırıklıklarını sarıyor. Küfürbaz serserilerin ağızlarındaki lakırdıları bir prenses edasıyla kibarca tükürüyor yine de öfkesini dindiremiyor. Krizi gelen eroinman sürtükleri gibi nöbet geçiriyor ve aklına gelen her şeyi mürekkebe boyuyordu. Ahh bu yazar bozuntusunun çehresi bile vücudundan bitap düşmüşken hala seyircilere son kanatlarını çırpıp, gövde gösterisi yapıyor.

Parmaklarının arasında yitirdiği orkideyi, yaşatamayacağını bildiği halde defalarca gözleriyle suluyor. Sonra da en sevdiği melodiyi kanlı gözlerle mırıldanıp, perdesinin arkasına saklanıyordu. İç kanamalarını durduramıyor, damarlarından fışkıran ızdıraba orkideyle bile son veremiyor. Ahh, ayakta durmaktan bile acizken, kelimeleri yaşama dizerek cümleler kuruyor ve son günlerini şuursuzca teslim ediyordu.

Otuz. Otuzbir. Otuziki. Otuzüç.

Konuş, şimdi.

Ve siz bayım!

Karanlık çoktan çökmüşken yüreğime; bir zamanlar maviliğinde irkildiğim arzularımı şehvetle sana sunmak istediğimi düşünüp, başıboş insanların gezdiği tenha sokakların birinde, kokuşmuş pişmanlıklarını yaşamaya mahkum olacaksın. Ben ise kanayan yaralarıma pansuman yaptırırken, cımbız ile batan kırıkları çekeceğim. İşte o vakit, senin hayatımdan siktir olup gitme vaktinin habercisidir.

Yorum Alanı