bazenöyleolur

Kendimi bile çizmiştim kahraman olurum umuduyla.

‘bazenöyleolur’ Kategori Arşivi

Kaçışlar

Yine geç kaldım.
Bu sefer neye geç kaldığımı bile kestiremiyorum.
Sonra bir ses duydum.
İnsan kendisine geç kalamaz dedi.
Yanılıyor.
İnsan en çok kendisine geç kalıyor.
Daha sonra da hiçbir şeye yetişemiyor.
Farklı savunma biçimleri var ama hiçbiri yeterli değil.
Anlayışla karşılıyorum.
Yalnız bu geç kaldığım gerçeğini değiştirmiyor.
Bekleyecek.
Ne kadar da kötü.
Zaman onu arkasından bıçaklarken o saatine bakacak.
Ve düşünsene GELMEYECEK.
Bu çok ağır oldu.
Kabul ediyorum.
Bugün Pazar.
Günü olsun kaçırmadan kendimi atmalıyım.
Kalabalıklara.

Yukarı

Tüm masallar küçük kız çocuklarına uyumadan önce anlatıldı. Olası tüm hikayeler yazıldı ve çizildi. Romanlara konu olan aşklar ise çoktan yaşandı ve bitti.

Bir yerlerde bir şeylerin eksik kaldığını masalların içinden çıkıp hikayelere doğru yol almaya başladığımda anlamıştım. O ilk masala tutunup sakladığım tüm yarınlar romanlarda bir gerçek gibi suratıma çarptı. Hiçbir şey sandığımız gibi ilerlemiyordu. Biz de bunları toparlamak için hiçbir şey yapmıyorduk. Oluruna bıraktığımız şeyler hiçbir zaman olmayı alışkanlık haline getirmedi. Hep olmamayı tercih etti ve yine o an bir şeyleri değiştirmek için çabalamadık. Belki, denedik. Bilemiyorum. Ancak sonuç gösteriyor ki yeterli olmamış.

Kendinize ve şarkılara sahip çıkın.

Sizi şarkılardan başka kimse anlamıyor.

Siz bile…

Karmaşık

Gelmiyor.
Zaten gelmeyeceğini biliyorduk.
Kabullenmek en büyük erdem.
Ama telvesi eksik.1bae86181514e9d8e569f4d363df051aaa2be434_m
Kahvenin evet evet.
Sus bence.
Kalp benim, aşk benim.
Ama damar senin, kan senin; haklısın.
Kan kaybından ölüyorum.
Telvesi az olmuş bunun.
Kulaklarını tıkamak da bir çözüm.
Ama beklemek var ya.
Anlamazsın.
Beklemenin Allah belasını versin.
Uyusak geçer mi?
O değil de bekletenin de ne hali varsa görsün.
Gideyim de kendime salıncaklı yatak yapıp umutlarımı sallayayım.
Yine kafam karışık çok şükür.
Bazen öyle olur.
Işıklar söndü.

Yalın ayak

korku7

Şu sıralar bir başıma olmak istiyorum. Tek, yalın, yalnız…

Tek başıma yemek yemeyi bile sevmezken nasıl oldu da böyle kapandım içime bilmiyorum. Konumuz aslında genel olarak buydu. Sonra aslında bir konuya ait olmadığımı anladım. Ben de bıraktım, kopuk olsun her şey dedim. Neler değil ki şu günlerde.

Çok yoğun geçiyor günler. Eve geldiğim gibi kendimi yatağa atmak istiyorum. Kolumu kıpırdatacak halim kalmıyor. Umuttepe rüzgarı insanı gerçekten çok yoruyor. Bazen tüm yorgunluğuma rağmen kalkıyorum ve yürüyüşe çıkıyorum. Yemek yiyorum yine yürüyorum. Tabi bir yerden sonra yorgun düşüyorum ve eve otostop çekiyorum. Otostop hikayesine birazdan devam edeceğim. Şu an en önemli şey yorgunluk. Yorgunum ya. Biri beni artık bir yere götürsün ve bıraksın. Bırakın beni, unutun başka diyarlarda.

Kendimi toplayamıyorken bir de onu toplamaya çalışıyorum. Olmuyor. Arkadaşlar hiçbir şey olmuyor. Öyle de olmuyor böyle de olmuyor. O oluyor, öbürü olmuyor, öbürü olsa öteki olmuyor. Kabullenmek gerekiyor. İnsan kabullenemiyor. Diyelim ki birini kabullendi, öteki çıkıyor. Onu da kabullense kendisinden hiçbir şey kalmıyor.

Bir çöküş dönemine giriyor ve yavaş yavaş yok oluyorsun.

O anlarda kendimi müziğe teslim ediyorum. Kısa bir süre sonra da hayata dönmeye başlıyorum.

Diyeceklerim vardı. Yine demeden gidiyorum.

Yazıyı taslaklara bırakalı 2 gün olmuş. Birkaç eklemeyle bitireyim dedim.

Umuttepe çok sıcak. Güneş nefes aldırmıyor. Anlayacağınız gibi hava durumu zırt pırt değişiyor. Değişmeyen tek şey yorgunluk arkadaşlar. Yorgunum. Her şeyden, herkesden belki de kendimden.

Boşluğun Dolusu

Bu sefer başka olsun diye dilediğim dileklerim ayaklarımın altında ezilirken sadece sustum. Onun dudaklarının arasına mühürlenmiş yarınlar için kırmızı bir balon bıraktım gökyüzüne. Daha yükselemeden patladı. O an her şey içimde söndü.

Bazen anlatmak istediğin şeyler için kelimeler yetersiz kalır. Hiçbir kelime tam olarak duygularını dile getiremez. O yüzden boğazında bir düğüm oluşur ve sessizce bir akıntının seni sürüklemesine izin versirsin. İşte ben de şu günlerde akıntıya karşı kürek çekmeye çalışıyorum. Başaramıyorum ve başaramadıkça batıyorum. Kimse fark etmiyor.

Kıyı çok uzakta bir kara parçası olarak görülüyor. Orada bir taşın üzerinde nefes aldığını biliyorum ama yaklaşamıyorum. İçimde bir şeyler batıyor, görmüyor.

* * *

Gidiyorum. Dudağımda uçuk çıktı. Çok canım yanıyor 2 gündür. Deniz de çok yordu.

Yine pek bir isyankar bir halde attım kendimi buraya. Ayrıca yazıya çok güzel başlamıştım ama artık blogumdaki yazıları sansasyonel bir biçimde utanmadan başkalarına telefon açarak onu benim için mi yazmış diye soran yaratıklar çoğaldı etrafımda. He canım senin mallığını anlattım o yazıda, he senin beni rahatsız etmelerini dile getirdim o yazıda diye bağırasım var. İşte böyleleri yüzden tüm yazılarımın başında bir tıkanma noktası oluştu. Ben ki 2 yıl önce kimsenin tanımadığı bazenoyleolur olarak doğduktan 1 sene sonra eski blogunu kapatıp bazenoyleolur olarak tekrar yayın hayatına başlarken nasıl oldu da böyle ifşa oldum.

Normalde kimseyi umursamazken şimdi niye böyle kitlendim de yazılarıma odaklanamaz oldum bilmiyorum.

Gerçekten kafamı toplamaya ihtiyacım var.

Şarkıyı dinleyin siz, beni bırakın.

Ha gayret

Öyle çok var ki dilimin ucuna gelip sonra tekrar içimin en derinliklerine gömdüğüm.

Dokunsa kanıyor, dokunsam batıyor.

Bir şeyler önce bedenimin her bir zerresini deşiyor sonra da kalbimin tam ortasına nokta atışı yapıyor. Öyle ki öldürmüyor, yakıyor. İçten içe, kavurarak yok ediyor. Yaklaşan kim olursa onu da çekiyor içine. Sadece yardım feryatları yankılanıyor, ona doğru bedenimden. Kulakları tıkalı, duymuyor. Benden gelecek her şeye kapatmış kendini, kabuğuna çekilmiş.

Üflesem daha çok tutuşuyor, görmezden gelsem sıçrıyor. Konuşmaya çalışıyorum; ne varsa dökmek, dökülmek. Yine ve yine hiç usanmadan her seferinde en başa sarmaktan önce kendim tiksiniyorum. Sonra da sıçradığım herkes. Benden. Bir dönem en çok değer verdikleri kadından… Çünkü hepsi kül oluyor. Yaşanmışlıklar gibi en çok da yaşanılamayanlar gibi.

Bakma öyle. Sen de anlamıyorsun. Hiçbir zaman anlamadın kopan fırtınaları, dinlemedin sessizliğimin gürültüsünü. Dokunduğunda sızladığını bildiğin hâlde sen de dokunmaktan vazgeçmedin. İçim kanarken oluk oluk sadece izledin.

Şimdi küllerim savrulurken dört bir yana ben yeniden diriliyorum.

Yarım

İçim sıkılıyor.
Havadaki oksijen yetersiz kalıyor.
Buradayım ben.
Tam olarak bıraktığın yerde.
Çırpınıyorum.
Şarkı bitiyor. Başka şarkı açıyorum. O da bitiyor.
Her şey bitiyor.
Yarınlar?
Hiçbir şey değişmeyecek.
Nescafe yapıyorum.
Pek sevmem ama köpüklü olunca sevebiliyorum.
Peki ya sen adam, hiç mi?
Soramıyorum.
Başka bir şarkı daha açıyorum.
Hava kararıyor.
O sırada bir de şarap açıyorum.
Şaraba seni katıp içiyorum; boğazım yanıyor.
İçimi zaten yakıyorsun.
Güneş doğuyor ve ben hala şarkı açmaya devam ediyorum.
Yazamıyorum.
Anlamıyorsun.
Yine kapatıyorum.
Peki.
Sen bilirsin.

Seyir Hali

wallpaper-2532734

 

Oluyor. Olmuyor değil. Ne varsa elimde avucumda hepsini bırakıp gitmek istiyorum. İstediğim için de kendime kızmıyorum. Ya da biri alıp çantasını gitmek istediğinde ona kızamıyorum. İzin veriyorum. Onu en iyi ben anlıyorum ama sessizliğe bürünüyorum.

Saatlerce ve belki yine günlerce yolları izlemek istiyorum. Olur da bir yol aydınlık olur, huzur olur diye. Henüz ben daha çalmadan bir kapı aralanır diye seyrediyorum. Hem hasretlerin hakkından en iyi yollar geliyor. Tuz basıyor yaraya. Önce bir çığlık patlıyor içinde ama zamanla acı eşiğini atlatıyorsun. Ne zaman çok özlesem yollara dalıp gidiyorum.

Ben en çok beni özledim. Kendimi.

Yalnızlığımda kulağıma fısıldadığım melodileri.

Oluyor. Olmuyor değil. Ne varsa dünüme gizlediğim hepsini gömüp gitmek istiyorum. Bulanık ve gri yarınlar olmasını kabullenemiyorum. Onun yerine zifiri dünü tercih ediyorum. Bir yere kadar gidebiliyorsun. Koşabildiğin kadar kaçıyorsun. Ama işte bir yerde nefesin kesiliyor. Nefesin içine kaçıyor ve orada boğuluyorsun.

Tanrım. Nefes alamıyorum.

Bir gün gidecek diye gelmesine izin vermediğim ya da gitmesini kabullenemeyeceğim için geldiğini kabul etmediğim adam; yıllarca içimde büyüyor. Benimle yaşlanıyor. Bazen içimden taşıyor, taşkın sulara karışıyor. Tuzlu su akıyor parmak uçlarıma. Burnumda tütüyor, içinde pişirdiği tüm sözler. Öyle ya özlüyor insan.

Uzun uzun izlesek günlerimizin sıradanlığını ve hatta bayatlığını. Sonra onlardan yine kahkaha atacak şeyler çıkartsak. Yılların geçirdiği hüzünlerin bizi savurmasına izin vermesek. Hem sen en çok böyle seversin. Tıpkı kahveyi de sert sevdiğin gibi.

İnsanların çirkin sözlerine karşın kulaklarımızı müzikle kapatalım. Sabahlara kadar susarak durmadan konuşalım. Bizi bize teslim eden ne varsa tadını çıkartalım.

Oysa biz şimdi ne yapıyoruz?

Öksüz kalmış yarınlarımızı izliyoruz.

Hiç hoş değil.

Kitap Çekilişi Sonucu

Zaman olmadığı için ancak bugün ekleyebildim. Bu yüzden çok üzgünüm. Videoyu çeken ve çekilişi yapan Melek’e de ayrıca teşekkür ederim. Kazanan arkadaşlar bana birkaç gün içerisinde adreslerini mail atabilir mi? mail@bazenoyleolur.com

“İlk çıkan arkadaşımıza 3, daha sonraki çıkan arkadaşa 2, daha sonraki 2, ondan sonraki 2 ve son çıkan arkadaşımıza ise 1 kitap hediye edilecektir.”

Samet 3 kitap

Fatih Erel 2 kitap

Betül Aybek 2 kitap

Şefik Ateş Meriç 2 kitap

Varol Aksoy 1 kitap

Yazdığınız kitaplardan gönderilecektir.

 

Anlayışınız için teşekkür ederim.

NOT: Kitaplar bu hafta elinize ulaşmış olur. :))