bazenöyleolur

Kendimi bile çizmiştim kahraman olurum umuduyla.

Kırmızı Kilotlu Çorap

Bundan yıllar önce yani ben ya 1. ya da 2. sınıftayım. Zaten 1. ve 2. sınıflar benim için çok iç içe olan ayırt etmesi zor anılar. İşte o vakitlerde 23 Nisan hazırlıkları almış başını gidiyordu. Ben de minik bir şeyim, o dönem ne kadar salgın hastalık, bulaşıcı hastalık ne bileyim geçirmem gereken ne varsa hepsini o yıllarda geçirdim. Okula gittiğim günler, gitmediğim günlerden daha azdı. Kızamık, kızılcık, kabakulak daha böyle envari çeşitte hastalığımı geçirdim.

Ben evde hasta hasta yatarken okul 23 Nisan hazırlıklarına başlamış. Haberim var mı? YOK. Okula bir gün bir gittim, bizim sınıftakilerden bazıları çalışmaya gitmiş. Ne çalışması ya diye etrafta şaşkın şaşkın dolanıyorum. Belki Ertan ve Narin katılmamış olsaydı pek de umrumda olmazdı. Hayır bir de sümüklü Yasemin bile katılmış. Kesin şimdi Ertanla oynuyordur diye sinirleniyorum. Düşünün o yaşımda bile böyle bir kıskançlık, böyle sevdiği erkeği koruma, paylaşamama krizleri geçiriyorum.

O zamanlar tüm hastalıklarıma rağmen sınıfta iyi bir yerlerde olacaktım ki ilk kırmızı kurdeleyi ben takmıştım. Aynı gün Güldane de takmıştı. Aha bir bakıyorum Güldane de yok. Oyy ben nerelere gidem, kafamı nerelere vuram bilmiyorum. Kesinlikle ben de katılmalıyım ama nasıl? İşte ben böyle tilki kurnaz planları yaparken öğretmenim dedi ki, tabi o dönemlerde hoca ıyyyy kötü bir şeydi varsa yoksa öğretmendi. He işte öğretmenim, Tuğbacım, Yasemin su çiçeği olmuş, onun yerine seni alacağım dedi. Tey tey nasıl bir sevinme; bizimkilerin yanına gidiyorum hem de sümüklü Yasemin yok. Bir gittim böyle sıkıcı bir şey olamaz arkadaş ya. Böyle biz filmişiz de etrafımızdakiler bilmem mi neymiş de dönecekmişiz. Hem gösteri için heyecanlıyım hem de çok aptal buluyorum.

Kostümlerimiz gelince fil değil de kelebek olduğumuzu çok sonra anladım. Ama kanadımız hiçbir şeyimiz yok. Allah aşkına n’apıyoruz biz diye düşünüyorum ama kostümler o kadar güzel ki şikayet edemiyorum. Bembeyaz elbise, taç falan sanırsınız peri kızıyım. Sonra bir gün çalışmaya sümüklü Yasemin de geldi. Nereden öğrendiyse su çiçeğinin başka bir insana geçtiğini öğrenmiş. Bir geldi bana sarılıyor, öpüyor, mucuk mucuk kurtaramıyorum kendimi. Sanırım sonradan öğrendiğime göre evleri okulun karşısındaymış evden kaçıp bana bulaştırmak için gelmiş pislik insan.

Tabi ilk gün bir şey yok. Diğer gün yok hoppp bir sonraki gün. Dane dane benleri var yüzünde yüzünde, ateşler içinde yatıyorum. Sırf bizi kıskandığı için o sümsük insan bana bulaştırdı ve kendisi iyileşti. O zamandan beri bir hastalığı başkasına bulaştırınca hemen iyileşebilirmiş gibi hissediyorum. Benim yerime o geçti tabi. Güldane’yle telefonda konuşuyoruz, dedikodu yapıyoruz. Annemler kafayı yiyordu. O kızla bu kadar çok ne konuşuyorduk hiç hatırlamıyorum. Ama Yasemin’i sevmiyorduk.

Bana dediler ki kutlamalar sabah olacak. Gidip izleyeceğim bakalım sümüklü Yasemin, Ertan’a yaklaşıyor mu? Ertan onunla oynuyor mu? Bir de böyle sevinçliyim falan. “Sanki her tarafta var bir düğün. Çünkü en şerefli mutlu gün.” şarkıları söyleyerek hazırlanmaya çalışıyorum. Nasıl cadı bir kız kardeşim var belli değil. Bana o kadar düşkün ki uzun yıllar evden çıkabilmek için neler yapardım. Vuuva abla Vuvaaa abla diye zırlar dururdu. İşte yine o gün servisi kaçıracağım telaşıyla süslenmeye çalışırken bizim cadı beni bırakmıyor. Annemin topladığı saçları çekip bozuyor, önlüğüme bir şey dökmeye çalışıyor, nasıl sinirleniyorum. Ya git uyu dimi? Sabahın 6’sında 7’sinde çıkmasana beşiğinden. En sonunda yine her zamanki gibi bir şeylerimi alıp merdivenlere koşuyorum. Yine merdivenlerde çorabımı giyiyorum. Anneeee çantaam anne diye bağırırken annem balkondan çantamı atıyor. Böyle okula gitmek için her gün olaylar yaşardım. Ödevlerimi de apartmanın merdivenlerinde yapardım. Cadı hiçbir şey yaptırmazdı. Sadece onunla oynayacağım, onunla uyuyacağım hep onunla olacağım. Nasıl pislik bir insanmışsın Yağmur ya. Neler çekmişim senin yüzünden belli değil.

Ben çorabı giyerken bir de baktım ki servis gidiyor. Hemen yola koşuyorum Samet amca, Samet amcaa, Samet amcaaaaa diye ağlıyorum, zıplıyorum, hopluyorum. Yani inanır mısınız yol ortasında o servisi durdurmak için neler yaptığımı bir ben, bir de annemler bilir. İşte annem, yengem, halam, amcam hepsi beni izliyormuş kahkahalar eşliğinde. Çünkü ben hızlıca giyerken kırmızı çorap giymişim. O zamanlar böyle rengarenk çoraplar çok modaydı ama hiç giymediğim o kırmızı çorabı niye giydim ben Allah aşkına ya? Mavi önlüğün altına kırmızı çorap hayal ediyorum da oyyy dağlar. Beyaz muz çorabım nerede benim a dostlar. Tabi ben bunu o zamanlar hiç bilmeyeceğim. Hatta kırmızı çorapla gittiğimi okulda öğreneceğim.

Sonra velhasıl kelam Samet amca beni aynadan görüyor, görmemesi ya da sesimi duymaması mümkün değil ki. 7 ötedeki mahalleye kadar sesimi duyurabilmişimdir. Öleyim ben öleyim diye tepinip duruyorum. Servise bir bindim, hepsi yabancı. Ağzımı açmıyorum, pıstım köşeme. Samet amcanın oğlu Tolga, kızı Tuğba nerede? Yoklar. Okula bir gidiyorum ki meğersem sabahçılar sabah, öğlenciler öğlen kutlayacakmış. Bizimkiler gösteri ekibi olduğu için o yüzden hem sabah hem de öğlen orada olmaları gerekiyormuş. Onlar da bilmeden beni sabah çağırmışlardı. Sabah ki ortalığı ayağa kaldırmam içimde patlamıştı yani.

Ne zaman amcamlar, yengemler bir araya otursak hep benim bu çılgın günlerime dönüyoruz. Kuzenim ellerini dizlerine vurarak Samet amcaaaa, Sameeet amcaaa, beni nasıl bıraktııın Samet amcaaa diye bağırınıp duruyor. O meşhur kırmızı kilotlu çorap ise hala hafızalardan silinmedi. Silemiyorum, nasıl bir leke bıraktıysam silinmiyor.

Bunlar hep sümüklü, sümsük, gıcık Yasemin’in yüzünden olmuştu. Günlerce belki de haftalarca Dansa Davet oynarken eğer o oynayacaksa ben oynamam tehditini ederek onu hep oyun dışı bıraktım. Bir bakıma iyi oldu ohh olsun.

Çocuk da olsam sevdiğime yaklaşan sümüklülerden intikamımı alırım.

Yorum Alanı