bazenöyleolur

Kendimi bile çizmiştim kahraman olurum umuduyla.

Tarif falan veriyorum, inanılmaz.

Nisan ayına yakışmayacak şekilde havalar dengesiz. Bir gün güneşten kaçıyorum, diğer gün soğuktan. İnsanın dengesi de alt üst oluyor böyle havalarda. 

2 gün önce canım durduk yere zeytinli poğaça çekti. Öyle çok poğaça seven bir insan olmadığım için daha önce hiç yapmamıştım. Ama madem iş başa düştü, yapacaktım. Dün işten döndükten sonra annemi aradım. Yine çok çılgınlardı. Babamla edi büdü gibi telefon ve televizyon kavgası yapıyorlardı. Annem yıllardır Deniz Yıldızı’nı izliyor. Ben üniversiteye başlamamıştım bu dizi başladığında. 2 yıl oradan desen 4 yıl üniversite desen bir de bu yıl var. Dizinin en az 6-7 yıl geçmişi var ve her akşam oynuyor. Gerçekten inanılmaz. Annem ve teyzem üniversite hayatını didik didik o diziden öğrendi. Ailelerin psikolojilerini bozuyorlar. :)))

Neyse ben arayınca babam ben konuşacağım, annem ben konuşacağım diyor. Ayy dedim tamam ben ikinize de yeterim. 23 Nisan’dı, kandildi derken lafladık ve asıl benim problemime geldik. Anne bana poğaça tarifi lazım dedim. Babam arkadan kıs kıs gülmeye başladı. Hayır ben size patlıcan tarifimi verirken böyle kıs kıs gülmüyordum yani. Bir daha özel tariflerimi onlara vermeyeceğim. Neyse sonra annem aa geçen gün güzel bir tarif denedim, sen de ondan yap dedi. Ne tarifi dedim. 3-2-1 dedi. Anne küfür mü ediyorsun tarif mi veriyorsun valla belli değil.

Annem belli başlı şeyleri söyledi. Gerisi benim hayal gücüme kaldı. Hayır, tarif veriyorsun, tuzu da ekle diyeceksin unu da. Tarif vermek bunu gerektirir. Zaten alabildiğince un sizce de çok komik değil mi? Ooo alıyor alıyor, daha da alır, dur bakayım hala alıyor, aldır aldır diye devam ediyor bu süreç. 3-2-1 olarak yapmasam da 2-2-1 olarak poğaçamı başarılı bir şekilde yaptım.

Şöyle hemen tarifini de vereyim. Ayy inanmıyorum bu blogta tarif de mi yazılacaktı. Günlük olunca artık günlük hayatımda yemeklerden oluştuğu için çok normal tabii ki bu durum. Her neyse tarifimize gelelim.

2 kabartma tozu.
2 su bardağı yoğurt.
1 su bardağı zeytinyağı
Un, tuz.
1 yumurta akı
Üstü için: 1 yumurta sarısı
İçi için: zeytin, peynir canınız neli isterse…

Hepsini güzelce bir kaba koyup yoğuruyoruz. Güzel bir kıvam elde ettikten sonra elinize parça parça alıp içine bir şeyler koyup kapatıyoruz. Bu aşamada fırını 170 derecede ısıttım. Sonra poğaçalarım ısınınca fırına gönderdim. 25-30 dakika kadar pişirdim ama o sırada ısıyı 200 derece yaptım.

Fırından çıkarttıktan sonra da üstleri kurumasın diye ellerimle birazcık su serptim ve üstünü örttüm. Bence hiç de fena olmadı. Cinzia dün akşam beğenmişti. Bu akşam ise gerçekten çok beğendiğini nasıl yaptığımı sordu. Oldu bu iş kızlar. Böreklerden sonra poğaçaları da geliştirip fırın açmaya karar vermem an meselesi.

Tüm hafta akşamları salata yedim. Tamam salatayı severim, tamam çok severim ama benim için sadece meze olabilirdi. Rejim falan yaptığımdan değil yahu. Yoksa salatanın yanında bol bol ekmekleri götürmezdim. Yemek yapmaya üşendiğim için salataya saldırdım! Evet o kadar çok sıkıldım ki şu sıralar yemek yapmaktan ben de kendimi  salataya verdim. Annem gel ben sana yemek yaparım dedi. Ben gidiyorum!

Mayıs’ın 8’inde Türkiye’ye gider gitmez bütün iskenderleri, köfteleri, mangalları, dürümleri götüreceğim. Ayy yine yemek krizine girdim. Daha fazla çıldırmadan gideyim buradan.

Görüşürüz.

xoxo

Yorum Alanı