bazenöyleolur

Kendimi bile çizmiştim kahraman olurum umuduyla.

Merhaba Hayat!

<a href="http://www.youtube.com/watch?v=oS82gm8quBA?hl=en"><img src="https://i0.wp.com/www.bazenoyleolur.com/wp-content/plugins/images/play-tub.png" alt="Play" style="border:0px;" data-recalc-dims="1" /></a>

İnsan her şeye alışıyor; mezun olmaya bile.

Mezun olmamın üstünden ne kadar geçti acaba? Şöyle bir bakınca aslında ben resmi olarak 26 Haziran’da mezun olmuşum. Henüz birkaç gün olmuş. Perşembe günü tez savunması için jüri karşısına çıktım. Tabi çıkana kadar beklemekten, stresten ve gerginlikten ölebilirdim. Sabah 10:10’da okuldayken sınıf arkadaşlarımın gergin bekleyişi beni de sardı. Jüri karşısına çıkan 6 kişiden 6’sını da düzeltmeye verdiler diye mübalağa yaptıklarını sanıyordum. Ancak ilerleyen saatlerde gerçekten geçen bir elin parmaklarını geçmiyordu.

6. oturumda olduğum için kaç oturumun bitmesini beklediğimi hatırlamıyorum. Ancak bir oturum boşluğunda Yusuf hocayla uzunca sohbet etme fırsatı elde ettim. Sanırım kariyerime farklı yön vermemde etkili oldu. Tabi henüz yönü veremedim ama olsun. Önemli olan en azından artık zamanı gelince ne yapacağımı biliyorum. Aynı zamanda Görsel İletişim Tasarıma başvurmaya karar verdim. Kerim hoca ve Yusuf hocayla onu da konuştuk. Yetenek sınavlarını geçebilirsem ki pek ümitli değilim en sonunda mülakat var. Mülakattan hiç şüphem yok ama hangi ödül töreninde hangi oyuncu ödül almış sorularıyla ve çizim yeteneğimle başta kalmış görünüyorum. Mülakata kadar 3 aşama var ve ben 2 tanesinde de umutlu değilim. Yine de denemek istiyorum. Olur da kazanırsam bekle beni öğrencilik ben geri dönüyorum diyeceğim.

Jüri karşısına çıktığımda gergindim ancak yahu bu adamlardan 2 tanesi ile birkaç saat önce sohbet ediyordun, konu senin konun, nefes al ve başla dedim kendime. Daha önce Türkiye’de ve Dünya’da doğrudan bu başlığı inceleyen herhangi bir tez yazılmamış olmasından bahsederek konuyu anlattım. Çok hakimdim. Öyle hakimdim ki ben bile bu kadar hakim olduğumu bilmiyordum. Jüriyi etkilemekle kalmamış fikre ikna bile etmiştim. Danışman hocam zaten destekleriyle yanımdaydı ama Kerim hocayı ve Gürsoy hocayı da tavlamıştım. Bu kadardı işte. Jüride en uzun kalan ben olmuştum çünkü Kerim hocanın da dediği gibi ilginç bir alandı ve sordukça sorası geliyordu insanın. Keyifli bir jüri geçirdim ve tezimi eline alıp incelemeye bile gerek kalmadı mükemmel, hayırlı olsun dedi ve resmi mezuniyetimi açıklamış oldu.

Bu arada taşındım. Hem de 3 saatte taşındım. Bildiğin baya baya 3 saat. Nasıl oldu diye sormayın inanın ben de anlamadım. Ancak o kadar yorulmuşum ki tozların da etkisiyle gecesinde ufak astım krizi geçirdim. 2 günde de temizlik ve yerleşme kısmını bitirdim. Ancak yerleştirme kısmında Yalçın’ın da çok büyük yardımları oldu. Ben tez savunması için okuldayken o eşyalarımın çoğunu yerleştirmişti. Başarılı bir girişimdi.

İş başvurularım için geri dönmeye başladılar. Pazartesi günü 13:00’da görüşmem var. Ancak şu an için aklımda başka planlar olduğu için ben de tam olarak ne yapacağımı bilmiyorum. Yalçın’ın fikriyle maaşınızı beğenmedim diyerek reddetme lüksüne girebilirim. Her şey Pazartesi günü alacağım maile bağlı sanırım.

Danimarka’da bir projeye başvurdum. Daha doğrusu başvurma evremi de olur da kabul edilirsem uzun uzadıya anlatacağım. Ancak başvurmam da Çağdaş’ın çok büyük etkisi oldu. Projenin kapılarını aralama dışında tercih yapma konusunda da fikirleriyle çok destek oldu. Bir baktım sonraki günlerde İngilizce motivasyon mektubu ve CV hazırlanmaya başlanmıştı. Nasıl olduğunu anlamadan başvurmuştum bile. Evraklarımdan pasaport eksikmiş(!) Eksik olduğunu zaten ben de biliyorum ama projeye onaylanmadan pek işlemlere başlamak istememiştim. Öyle bir mail attım bugün bakalım cevabı gelsin de ona göre işlemlere başlayacağım. Eğer olur da bir sıkıntı çıkmazsa Eylül 1’den itibaren 10 aylığına Danimarka’ya gidiyorum. Hadi oldu da kabul olmazsa bir başka proje ile Avrupa’nın kapılarını aralamaya devam edeceğim.

Şimdilik gündelik yaşam bu şekilde ilerliyor.

Bu arada mezuniyet balosuna dair yazacak çok şey var aslında ama sanırım o da ayrı bir başlıkta irdelenebilir. Genel olarak keyifliydi diyebilirim. Yat kısmında Yalçın ile aramızda ufak tefek hırçınlıklar olduysa da yine gönlümü almayı başardı. Ancak Sortie başlı başına çok eğlenceliydi. Bugün fotoğraflara bakınca gerçekten çok eğlenmişiz dedim.

Ayrıca az önce edindiğim bilgilere göre uzun zamandır uzaktan takip ettiğim bir erkek blogger evleneceğini beyan etmiş bulunuyor. Yazının sonuna kadar evleneceğini hiç tahmin etmemiştim. Hatta şaka yapıyor ya, yine hayal ürünleri bunlar derken yazı sonunda “Oha, şaka değilmiş. İnsan aylardır böyle bir karar evresinde olduğunun en ufak sinyalini nasıl vermez yahu.” diye kendime sordum. Bir kadın blogger olsaydı yemin ederim daha 2 yıl öncesinden onun sinyalini verirdi. 🙂

Kendisini bir kez daha buradan tebrik ediyor ve mutluluklar diliyorum.

Arkadaşlar evlenmeyin, altın çok pahalı. Elbiseler altından da pahalı.

Not: Çok alakasız eklenen Nil Karaibrahimgil şarkısı için kendime engel olamadım. Yazıyı bitirdikten sonra Nil dinlemeye başlayınca yazıya bu şarkıyı da ekleyeyim demekten kendimi alamadım. Arada böyle şeyler yaptığım oluyor.

Yorumlar

Yorum Alanı