bazenöyleolur

Kendimi bile çizmiştim kahraman olurum umuduyla.

Kafamızda Deli Planlar

Artık böyle olmuyor projeyi kâğıda dökelim dedik ve Hülyalarda toplandık. Hatta biz o gün değişik bir şey yapıp Okanla beraber kamerayı ayarlayıp saatlerce o günü kayıt altına aldık. Kameradan habersiz olan Hülya sayesinde o videoyu izledikçe gülüyorum. Proje yazımı sırasında Hülya’nın o kek bitecek, o tabak bitecek, o yemek yenecek tepkileri yankılanıp duruyor. Fırsat bulup o videoyu montajlayabilirsek buraya da eklemeyi düşünüyorum. O gün projenin taslağını oluşturduktan sonra Gülden hoca sayesinde son rütuşları yaptım. En azından artık elimizde bir dosya var.

Sponsorluk görüşmeleri için elimizde hazır bir dosya olsa da hala okuldaki etkinliklerimizden hiçbir şey için fırsat bulamadık. Böyle günler geceler geçti. Bir gece facebooktan Dinçer’in attığı link ile kafam allak bullak oldu. Senin proje değil mi bu ya sorusuna karşılık ne kadar çok benziyor, acaba o mu? Yok değildir saçma, kim çaldı lan, kim kim diye siteyi incelemeye başladım. Elbette yalan söylüyorum o panikle siteyi mi incelerim sizce? Hemen kim olduklarını bulmaya çalıştım o sırada da Okan’ı aradım. Onlar da kalabalıklarmış az biraz konuştuk kapattık. Kapatmanın ardından tekrar aradılar, hazırlan geliyoruz dediler. Saat 11 buçukta yurdun önünden aldılar beni. Çok sulugöz bir insan olduğum için de ağlıyorum tabi ben. Yapmam artık, onlar yapsın, boğazlarında kalsın diye söyleniyorum. Evet, gezi boğazlarında kalsın dedim. Böyle de şapşalım.

Her şey bir yana öyle bir an vardı ki hatırladıkça gülüyorum. Arabada önkoltukta oturuyorum, sevineyim diye sürpriz yumurta verdiler. Sürpriz yumurtayı açtım, hem ağlıyorum hem de çikolatayı yiyorum. Ağzım, burnum, ellerim her yer çikolata oldu ama ne ağlamaktan vazgeçiyorum ne de çikolatadan. Benim kelimelerimi kullanmışlar sanki ühühü diye yol boyunca ağladım. O gece tabiki bir şey çıkmadı. Hatta sitenin geri sayımını bekledim ve 1.5 ay önce açıklanması gereken olayı açıklamadılar. Yani devam edemediler, belki de onlarınki farklı bir projeydi ama o günlerde canımı çok fazla sıktı.

Bu süre içerisinde sevgili ailem en başından beri destek oldu. Lisedeyken başka şehre bile onlarsız gitmezdim çünkü bilirdim ki ben gidince annem sabaha kadar uyumuyor, huzursuz oluyor, panik atak krizlerine giriyor o yüzden gitme dediğinde ses çıkarmazdım. İlkokulda Çanakkale’ye göndermişti, bunun hep konuşmasını yapardık. Annemin şaşkınlığı ise hep şu yönde oldu; nasıl ya, nasıl da boşluğumuza gelmiş izin vermişiz. Bu konuşmamızı hatırladıkça gülüyorum. Annemin tüm huzursuzluğuna rağmen bunu gerçekleştirmek isterken hiçbir zaman ailemin engel olacağını düşünmedim. Projeyi kafamda tamamen oturttuktan sonra arayıp bir bir anlattım. Beklediğim gibi destek oldular hatta bu proje çalındı diye ben üzülüp köşeme çekilmişken annemin destekleyici sözleri sayesinde köşemden çıkmaya karar verdim. Her an destekleyen aileme teşekkür ederim.

Uzun bir sessizlikten sonra ansızın ne yaptığımızı bilmeden kendimizi sponsorluk görüşmeleri için İstanbul’da bulduk. Ne randevumuz var, ne de bir şeyimiz ama nedense o an hırs yaptık. O günü sanırım anı anını anlatmalıydık. İstanbullu Okan, İstanbul’un trafiğinde kayboldu! Okan sana taşımı atarım yine. Okan birden tek hedef Vodafone’a kitlendi, hayır öyle şeyler anlatıyor ki benim de aklıma yatıyor. Onun sayesinde ben de sadece oraya kilitlendim. Telefon görüşmemizde mail atmamı istemişlerdi. Önce müşteri hizmetlerine gitmişiz sanırım sonra oradan bir adres verildi ki sormayın bir türlü bulamadık. Hatta bir ara pes ettik, yemek yedik. Nasıl bir caddeyse ne başı ne de sonu belli. Zaten saat 5’de İzmitte toplantı var dönmemiz gerekiyor saat olmuş 1 ne yapacağız belli değil. Tüm uğraşların çabaların sonunda genel merkezi bulduk. Allah nasıl heyecanlıyım, sanki randevusuz görüşebileceğim.

Dönen kapıdan içeriye giriyoruz ama başım mı dönüyor, kapı mı dönüyor hiç anlamıyorum. En sonunda danışmanın önüne geçebildik yani ondan öncesini hatırlamıyorum. Zaman sanki hiç geçmedi ve o danışmaya geçemedim. Adeta konuşmayı unuttum, nasıl adım atacağımı bilemedim. Okan beni bildiği için hemen girişi yaptı. Görüşmek istiyoruz dedik dedik ama randevusuz göreşemeyeceğimizi söylediler. Görüşeceğimiz kişiyle telefonla da randevu alınamıyor, sadece mail ile alınabiliyor. E o zaman biz de çıkardık dosyayı bilmem mi ne hanımın maili var ehe dedik. Hatta post-itlere mailiniz var yazıp birkaç iletişim bilgisi bıraktık ve tatile çıkmış olduğunu öğrendik. O gün Okanlara gidip bir de annesinin yemeklerini yiyip İzmit’e toplantıya yetişmeye çalıştık.

Tam her şeye koşarak devam ederken ben hastalandım ve her şeyi bıraktım. Tansiyonum dengesiz bir hal aldı, şekerim zaten ne ayak belli değil, nefes alırken sorunlar yaşıyorum derken ben pat yere düşüyorum. Devamlı testler, tahliller falan derken ben her şeyden uzaklaştım ve projeyi seneye ertelemeye karar verdim. Ki biliyorum ki ertelersem içimdeki bu enerji sönecekti. Doktorla konuştuğumda bu şekilde yolculuğa çıkmamın uygun olmadığını söyledi. Uzun bir süre ilaçlar, doktorlar, nedenler, tedaviler koşturdum durdum. Bir de işte öyle bir huyum var ki kimseye çaktırmadan halletmeye çalışıyorum. İnsanların içinde pat pat bayılırken çaktırmamak ne kadar mümkün. En azından telefonda babamlara ufak tefek bahaneler sunuyorum.

Aradan zaman geçti ve her şey yoluna girdi. Testler ve tahliller artık problem olmadığını gösterdi. Ama o kadar çok yorulmuşum ki istediğim bu projeye bakmak bile istemedim. Öylece durdu, sıfırdan görüşmeleri ayarlamak çok zor geldi. Ama bir gece bir şey beni dürttü ve bilgisayarı elime aldım…

Yorumlar

  1. NoMatter!
    28 mai 2012 à 14:29 (12 ans ago)

    Bilgisayarı eline aldın… Ya sonra?

    Répondre
  2. dogalselection
    30 mai 2012 à 21:35 (12 ans ago)

    Bi kere iyi ki iyisin 😀 Sen olmasanlı cümle bile kurmak istemiyorum 😀
    İkincisi proje ile ilgili hala bi ip ucu yok ya neyse 😀

    Répondre

Yorum Alanı